26 Temmuz 2012

bir salağın kısa öyküsü

bütün bloggerların tırstıkları okunma fobisini biraz az ciddiye aldım sanırım. Telefonumu, ortak kullanılan pcleri götümü yaya kullanıp bi güzel ortalıkta bırakınca meraklı beyinler hücüm ediyomuş, atlamışım. İnsanoğlu zaten merak ede ede evrilmemiş mi kaç mlyon yıl. Götüme girdi bu blog sonuç olarak. meraklı arkadaşlar da benden sonra tekrar tekrar kullanırlar aynı şekilde artık

24 Temmuz 2012

Summer House

                     Bi akrabamın mimarlık bürosuna gitmiştim bir ay kadar önce. Hoş bi odası vardı kendine ait. Dolabında çeşit çeşit kitaplar, dergiler vardı mimarlığa ait. Mesleğiyle tamamen bütünleşmiş görüntüsünden etkilenmediğimi söylersem yalan olur cidden. Daha sonra  elime rasgele bi dergi aldım zaman geçsin diye. Öyle gevşek gevşek göz gezdirirken benim malum şaşırma efektim yine devreye girdi.




                Takılı kaldığım sayfa Finlandiya nin o küçük küçük bin tane adasından birinin üzerine, küçük bir ormanın içine kurulmuş olan şirin bi summer house du. Belki abartılacak pek bi yanı yoktu evet, küçük şirin bi  ahşap ev işte.. ama nedense beni farketmeden tatlı hayallerin içinde bıraktı bu ev. Herkesten, herşeyden uzakda sessiz, sakin ve ormanla bütünleşmiş bi yerde, aynı zamanda denizin ortasında olması falan filan.. İlerde bi sevdiceğim olursa onunla böyle bi evde, böyle bi yerde yaşlanmayı ne çok istediğimi hissettim o anda. Bahçede yan yana uzanıp güneşin batışını izleyişimiz gözümün önüne geldi evin resimlerine bakarken. ( klişelereee geeel ) Tek derdimizin yemek ve kışın ısınacak şeyler bulmak olduğu, bi şey bulamadığımızda aşkla ısınabilecek bi ev. Her metrekaresinin en lüks evlerden daha değerli olduğu 45 lik bi ahşap ev işte.







17 Temmuz 2012

Platonik Spam

        Genelde yemezdim böyle numaraları. Yiyenlere de zaa mal şeklinde yaklaşırdım. Lakin ben de geldim işte bi şekilde facebook daki salak spam reklamların katakullisine. Bi da baktım ki nöölüyöö dememe kalmamış, bütün listemdekilerin sayfalarına bi güzel postlamış reklamını adi bot.


                           




           
                      Küfür ede ede başladım tabi teker teker kaldırmaya herkesin sayfasından. Otomatiğe bağlamış, seri seri kaldırıyorken bana bi hal geldi. Öyle bakakaldım bi süre ekrana.





Sonra düştü  tabi jeton. Bizim meşhur platonik sayfaya gelmiş sıra. Bi kaç yıl önce aksatmadan  her allahın günü girdiğim, kendisiyle nerdeyse tek bağımın orası olduğu sayfa. Bu sayfaya spam bi reklamdan başka neler yazmak isterdim diye düşündüm.


                 Muhabbetimizin bile olmadığı, onu eklemek için  şu sayfanın sağ üst köşesindeki çarpı tuşuna bir ay boyunca nasıl git gel yaptığım dizlerdeki flashbackler gibi fıyşşş efektleriyle hatrıma düştü. Midede nasıl kelebek uçuşur amk diyen bana tükürdüğünü yalatan herif.. Kaldırdım sayfasından spamımı sonuç olarak tabi. Soğuk birer anı kendisi ne de olsa ezkaza yolda gördüğümde bi kaç dakika dumur olduğum. Geçiyo sonra tabi 

13 Temmuz 2012

Öyle rasgele bi Weekend


Evet yeni bi blogger kullanıcısıyım ama çok da yeni bi okuyucu sayılmam aslında. Buradaki ilgimi çeken ( acaba hangileri ) blogları düzensiz bi şekilde takip edip, açarım da kim uğraşıcakcılardandım. az biraz da online oyun bağımlısı bünyemle bi gün oturmuş yine oyun oynuyoduk. ben dedim ya ölüm bu salak oyunu oynayıp vaktini niye ziyan ediyorsun bakıyım he? ( sosyal mesaj). Bünyem de peki abi dedi öyle başladık. Blogu açarken gerekli şeylerden biri blog ismi, biri tema diğeri de profil resmiydi. İsim konusunda en ufak bi fikrim yoktu o yüzden aklıma ilk geleni yazdım ( yalana gel! ). Tamam biraz düşünmüş olabilirim ama baktım hepsi boktan geliyo biri olsun. Temaya gelince; seçtim birini sonuç olarak. Profil resmi olarak da google images amcamız el attı sağolsun. blogun atmosferine uyacak birşeyler ararken bu iki karakterle karşılaştım.
Oha fena değil derken bi filmden alıntı olduğunu öğrendim. Hem de gay temalı tesadüfe bak! ( sexy hatun fotoları yazmıştım google a çünkü ben ). Neyse ayarladım profil resmi olarak. Hemen konusuna, imdb puanına falan baktım; dedim olur izliyim ben bunu. Bundan önceki tek tecrübem de brokeback mountain olduğundan merak içindeydim. Açtım, izledim, bitti ve ben artık başka biriydim ( yavaşşş )
     
                  Abartmayalım tamam ama film tam anlamıyla bir sosyal mesaj fıçısı. Filmde geçen her konu, her ince detay, önemsiz sayılabilecek her sahnenin altında; sürekli kafamın içinde dolaşan anlatmak, tartışmak, bağırmak istediğim çoğu şeyi buldum. Bunu da gerçekten acayip doğal bir yolla, hissettirmeden, sanki siz de filmin bi parçasındaymışsınız gibi yumuşak bi uslubla yapıyor film.


                        Cinsel yönelimi toplumca sıkıntı yapılan arkadaşlara ( ki bu türkiyede %95 lere, filmin geçtiği ingilterede de %40-50 lere tekabül eder. kaynak elbetteki totom ) terapi etkisi gösterilecek nitelikte bi film. Filmin sonu 'oh be mutlu son, onlar erdi muradına ' tarzı bitmese bile film bittiğinde gerçekten mutlu olduğumu farkettim. Çünkü kafamda titreşen, bi yanıp bi sönen bi çok ampülü yaktı bu film. ampulden kasıt eyleme geçecek fikirler elbbette burada yoksa ne tayyip beni sever ne ben onu. Diyeceğim o ki aslında her türk gayinin izlemesi gereken bir film. İzleyenlerin izlemeyenlere şiddetle tavsiye edeceği bi film olmalı. Dediğim gibi gay temalı film geçmişim brokeback ile sınırlı olmasına rağmen iki film kıyaslandığında broke gerçekten boş kalıyor. Neyse efendimm spoilersız en fazla bu kadar çıktı valla ben de :D




 Gelelim püskevitin drajeli kısmınaaa. Film çoğunlukla iki karakter üzerinden seyir halinde. Biri daşımız  Russel, diğeri ona kıyasla daha çelimsiz, bana göre daha az çekici Glen. onu da taş bulan, yirimm diyen vardır eyvallah. Russel shy boy fantezilerine gidecek bi tip sayılır.  Tom Cullen canlandırıyor kendisini bu arada.




               Tom Cullen' in oyunculuğu gerçekten bayağı iyiydi. (Diğer sipsinin de iyiydi gerçi) Oyunculuk yönünden de tatmin edici bi film. Bu arada Tomcuğumuz hetero imiş.  İki kere alkışlamak lazım , cidden zor olsa gerek. Özellikle yiyişme sahneleri. Tam dozajında olmuş sahneler, ne az ne fazla bence. Russel' in öyle melül melül bakmaları, utangaç, hafiften sosyofobik, sempatik halleri bile filmi tek başına  izlettirecek nedenler biri. Kızın biri foruma yhaa çocuk mıymıy konushuyo sıqıldımm xd tarzı bi yorum döşemiş, baya güldürdü beni. ( çok da gülmedim lan aslında).  Sonuç olarak izleyin efendim, hiçbi şey kaybetmezsiniz. Kredi kartım paypalım falan olsa direk gidip indireceğim orjinal sitesinden o derece. Gelecekte yapılacaklara not ettim ben de. Bu arada divx sitelerinden indirme şeklinde teşebbüslerim oldu, ezik ezik kırık linkler, 30 kb/sn yi geçmeyen hızlar gördüm. Torrent cansın, canansın diyerekten 20 dk ya hd olarak cillop gibi çektim, tavsiyem de torrent yönünde izleyeceklere.


        Eveet, böylece ikinci postumuzunda sonuna geldik. Ha diyecekseniz '' madem filmi anlatıcaktın o baştaki saçmalıklar neydi la? '' şöyle söyliyim sıçıp sıvamaya devam. çömlüğümün sonuna kadar arkasındayım yani , olur böyle bi müddet daha heralde. Tecrübeli ve cool bi boy olunca düşünürüz ilerisini.

12 Temmuz 2012

Havuzcuk yavrucuk

Şimdi nerden başlanır neylenir pek bilmesem de herkesin  bi ilk yazısı olmuştur, ne bok yiyom ben lan tarzı paranoyalara girmiştir illa. O yüzden açılışı yapalım diyorum yavaş yavaş. Ankara' da yaşamasam da bu aralar yolum düşmüş bulundu gelişmekte olan bi semtine. E iyi hoş, değişiklik oldu tatil sayılır falan diye geldik. Güzel vakit geçiririm, yeni yerler sonuçta değil mi ,başka memleketlerin yağızlarını da kesmek lazım,  olmuyo hep marmara hep marmara diye kendimi telkin ettim yolculukta. Amma lakin öyle değildir, değilmiş.

    


  Buranın çarşısı mı artık merkezi mi neyse indir oraya ölüm nölüyo lan!!11 dedim kendime. tabiri caizse uglyland. tamam yauşukluluk göreceli bi kavram sayılır ama bu homosapien kardeşlerim o payı da bırakmamışlar valla. Öyle ağzımdan salyalar aka aka milleti kesen bi tip değilim, öyle olanların da terlikte ağızlarına ağızlarına vurasım gelir ama yok, tık yok. ah memleketimin canını diye diye geçti işte bir kaç gün. Şöyle bi durum da var, Etrafında yakışıklı oluyo da noluyo amk? Hemen cevap veriyorum hiç bi bok olmuyor. Öyle dibin düşüyo melül melül bakıyosun  o kadar. Belki de burada olmam daha iyi oluyodur o  yüzden. Neyse ying yang a bağlamadan devam edelim.

                       Kararlaştırdık havuza gideceğiz. Kuru havanın da ayrı sıcağı oluyormuş ben onu anladım bu seyehatte. Serinleyelim  dedik, çıpır çıpır yüzeriz dedik gittik. Ben sanıyorum parayı vereceğiz, artık  kabiniydi duşuydu sonra cup havuza. Lakin ki öyle değilmiş. Hemen sözleşme midir anlaşma mıdır onu çıkarıp koydular. Oku, doldur, imzala dedi bizim beyfendi cool cool. yok yüzme biliyor musun yok hastalığın var mı yok ebenin doğum yılı.. neyse oturduk imzaladık Sonra bi de demesinler tamam havuza girebilirsiniz. ( yazar burda fake atıyor) Ritüelleri gerçekleştirdik duşuydu jeliydi, önce biraz sauna yaptık sonra havuza gidiyoduk ki ne göreyim!!!

              Dedim how is it possible!! Taş, valla taş.  yok ben yamuluyorum heralde dedim bi daha baktım, yok bildiğin taş. tüm açılardan daş. ( Abazan mode off) popülasyon genetiği derslerimden hatırladım ki evet bir tür de   herhangi karakter ne kadar baskın olursa olsun, çekinik karakterimiz de bi kuple payından düşeni alıyor. kaynak elbette götüm ama öyleydi sanırım. O beyaz ten, kızıl sakallar, kiraz dudaklar, bir de göbekli amcalarımızın ve muhafazakar gençlerimizin dizüstü şortlarının aksine kısa beyaz şortuyla sexapalitesine extra pointler kazandırıyordu. Sutun bacaklı piç :(   // cidden abazan mode off // Neyse mümkün aralıklarla keserim ben bunu derken o başka bi spor bölümüne gitti ben hazvuz da kaldım falan filan fişmekan doğru dürüst de kesemedim. Onu kestiğimi anlayıp yanıma falan geldi biraz duraksadı desem de inanmayın.  öyle olma ihtimali cebimizde ama ' o da bana baktı kesin gay @@ ' ci arkadaşlarımız kadar hayalperest  değilim, olmamakta fayda var, uçmayalım, uçurmayalım.


        Böyleyken böyle bitti işte havuzcuk yavrucuk olayı. ama  biraz az öküz olsam bir iki kelam ederdim yahu, bulurdum bi yolunu. ama ne diyecektim amk 'pardon bu bone sizin mi?? :))) ' mi diyecektim. Gitti sutunum , imarım , yapı denetimim oyle baka baka işte.  Böyleyken böyle ilk yazıyı da tahmin edildiği üzere sıçıp sıvamış bulunuyoruz. İkinci de görüşürüz o zaman.